“Dinlenmek yetmez; duygularımızın ve düşüncelerimizin anlaşılması, insan ilişkilerinde en temel ihtiyaçtır.”

Her gün birbirimizle konuşuyor, mesajlaşıyor, paylaşım yapıyoruz. Peki, gerçekten anlaşılabiliyor muyuz? İnsan, anlaşılma ihtiyacını sadece dinlenmekten değil, duygularının ve düşüncelerinin karşılık bulmasından karşılar. Hepimiz zaman zaman anlaşılmadığımızı hissederiz; bu duygu küçük bir yalnızlık hissiyle başlar, bazen de kaygıya, kırgınlığa veya öfkeye dönüşebilir.

Psikolojik olarak anlaşılma, insanın varoluşsal ihtiyaçlarından biridir. Sadece söylediklerimizin değil aynı zamanda hissettiklerimizin de karşılık bulması, güven ve bağ kurma süreçlerinin temelini oluşturur. Anlaşılmamak, yalnızlıkla eşleştiğinde, kişi kendini değersiz veya görünmez hissedebilir. Bu durum, özellikle yoğun sosyal medya kullanımı ve hızlı iletişim çağında daha sık görülüyor. İnsanlar birbirine mesaj atıyor, fotoğraf paylaşıyor ama gerçek anlamda birbirini anlamak için zaman ayırmıyor.

Günlük hayatta anlaşılmamak farklı şekillerde kendini gösterebilir. İş yerinde bir fikir sunarsınız ama dikkate alınmaz; evde bir duygu paylaşırsınız ama karşı taraf sizi küçümser ya da geçiştirir. Sosyal medyada paylaştığınız bir duygu, beklediğiniz empatiyi görmez. Tüm bunlar, insan psikolojisinde küçük de olsa kırılmalara neden olabilir. Peki, ne yapabiliriz?

Burada devreye empatik dinleme giriyor. Nedir bu empatik dinleme? Sadece karşımızdakini duymak değil, onun hislerini anlamaya çalışmaktır. “Haklısın, seni anlıyorum” gibi basit bir ifade, bazen uzun cümlelerden ve öğütlerden çok daha kıymetli olabilir. Bu, karşı tarafın duygu ve düşüncelerine saygı göstermek, aynı zamanda güven bağını güçlendirmek demektir.

Anlaşılmanın Kıymeti2

Anlaşılmak için kendimiz de küçük adımlar atabiliriz. Öncelikle kendi duygularımızı fark etmek ve onları ifade edebilmek önemlidir. “Ben kendimi böyle hissediyorum” demek, karşımızdaki kişiye rehberlik eder. Diğer yandan, karşımızdakini anlamaya çalışmak; sorular sormak, sessizliği dinlemek, yargılamadan gözlemlemek de empatik iletişimin bir parçasıdır. Küçük ama düzenli uygulamalar, ilişkilerde büyük fark yaratır.

Naçizane benden bir öneri: Bu hafta, günlük yaşamınızda bir kişiyle gerçekten anlaşılmaya odaklanın. Bir arkadaşınıza, eşinize veya çocuğunuza, sadece dinlemekle kalmayıp hislerini anlamaya çalıştığınızı gösterin. Fark edeceksiniz ki anlaşılmak, hem karşımızdaki kişiyi hem de bizi dönüştüren güçlü bir deneyimdir.

Unutmayalım ki insanlar yalnızca teselli edilmek istemezler; çoğu zaman eşlik edilmek ve anlaşılmak isterler. İlişkilerdeki en derin bağlar, sessiz bir anlayışla başlar. Ve bazen, bir insanı anlamak için yapabileceğimiz tek şey, onu gerçekten dinlemektir.