Sevgi mi sizi yaşatıyor, yoksa yavaşça tüketiyor mu? Gerçek aşk özgürleştirir; duygusal bağımlılık ise sizi kendinizden uzaklaştırır.
Birine bağlanmak, insan olmanın doğal bir parçasıdır. Ancak bazen bu bağ, sevgi olmaktan çıkıp bir bağımlılığa dönüşür. İşte o noktada “aşk mı yaşıyorum, yoksa bağımlı mıyım?” sorusu hayatımıza sessizce girer.
Duygusal bağımlılıkta kişi, partnerinin ilgisine ve onayına fazlasıyla ihtiyaç duyar. Onun yokluğu, yalnızca bir eksiklik değil; neredeyse bir “varlık kaybı” gibi hissedilir. Bu durum, kişinin öz değerini partnerine teslim etmesine yol açar.

Oysa sağlıklı bir ilişkide sevgi, bir ihtiyaç değil, bir tercihtir. İki taraf da kendi benliğini koruyarak “biz” olmayı başarabilir. Gerçek aşk, iki tam insanın birbirine yönelmesidir; eksik parçaların birbirini tamamlaması değildir.
Bağımlılık, korku temellidir; kaybetme korkusu, yalnız kalma korkusu, sevilmeme korkusu… Aşk ise güven temellidir; “sen yoksan da ben varım” diyebilme gücüdür.

Eğer bir ilişkide kendinizi sürekli yetersiz, endişeli veya değersiz hissediyorsanız, sevdiğiniz kişiyi değil, kendi duygusal sınırlarınızı fark etmeye çalışın. Çünkü aşk, tutunmak değil; birlikte yürüyebilmektir.