Sürekli kontrol etme isteğimiz gerçekten güven duygusundan mı doğuyor, yoksa belirsizlikle baş edemeyen zihnin kaygıyı gizleme biçimi olabilir mi?

“Her şey planladığım gibi gitmezse ne olur?”

Bu soru, birçok insanın zihninde sessizce dolaşır. Kimi bunu fark eder, kimi de fark etmeden yaşamını onun etrafında şekillendirir. Gününü, ilişkilerini, hatta duygularını bile kontrol altına almaya çalışır. Çünkü kontrol ettiğinde güvende hisseder. Ama aslında bu “güven”, çoğu zaman kaygının incelikle kamufle edilmiş hâlidir.

Sürekli Kontrol Etme İhtiyacı1

Kontrol etme ihtiyacı, yüzeyde düzenli, planlı, organize bir kişiliği yansıtır. Ama derininde çoğu zaman belirsizlik korkusu yatar. Çünkü belirsizlik, kaygının en sevdiği zeminlerden biridir. Ne olacağını bilememek, zihnimizde olabilecek en kötü senaryoların kapısını aralar. Bu yüzden bazı insanlar her detayı bilmek, her ihtimali hesaplamak ister.

Ama kontrol ettikçe rahatlamak yerine daha da gerginleşirler. Çünkü kontrol, geçici bir güven hissi yaratır; kalıcı bir huzur değil.

Kontrol ihtiyacı çoğu zaman geçmişteki belirsizliklerden doğar.

Hayatın bir döneminde, olup biteni öngörememek can yakmıştır belki.

Şimdi ise zihnimiz “artık sürpriz istemiyorum” der gibi davranır.

Böylece güven duygusunu yeniden kazanmak için kontrolü elinden bırakmaz — ama farkında olmadan kendini daha da yorar. Çünkü hayat, kontrol edilmeye değil, anlaşılmaya çalışıldığında sakinleşir.

Sürekli Kontrol Etme İhtiyacı2

Gerçek güven, “her şey planladığım gibi gitmese de başa çıkabilirim” diyebilmektir. Bazen bırakmak, kaybetmek değildir; aksine hayatın da kendi ritmine güvenmektir.