Asırlardır Anadolu topraklarında derin izler bırakan nazar inancı, günümüzde de toplumsal yaşamın önemli bir parçası olmaya devam ediyor. Kıskançlık ve kötü niyetli bakışların insan, hayvan ve nesneler üzerinde olumsuz etkiler yarattığına inanılan bu kadim öğreti, bilimsel bir temeli olmasa da kültürel, psikolojik ve sosyolojik düzeyde güçlü etkiler barındırıyor.

Nazar, en basit tanımıyla, bir kişinin güzelliği, başarısı, zenginliği veya herhangi bir olumlu özelliği karşısında duyulan aşırı kıskançlık, haset ya da kötü niyetli bakışların, o kişi, hayvan veya nesne üzerinde olumsuz bir etki yaratması inancıdır. Boratav'a göre nazar; insanların etkili bakışlarının çevredeki canlı cansız varlıkları olumsuz etkileme gücüne sahip olduğuna inanılır.

Halk arasında genellikle "göz değmesi," "kem göz," "pis göz" veya "göze gelme" gibi ifadelerle anılır. Bu inanç, sadece Anadolu'ya özgü değil; kökleri tarihin derinliklerine, Sümerlerden Eski Mısır'a, Yunan'dan Roma'ya kadar uzanır. Farklı kültürlerde farklı isimlerle karşımıza çıkar: Yunanlılar "matısma," Araplar "el-ayn" (göz) veya "isabet-i ayn" (göz değmesi), İranlılar "bed nezer" (kötü göz) derler. Bu evrensel yayılım, insanlığın ortak bir korkusuna işaret eder: Bilinmeyenin ve kötü niyetin gücüne duyulan endişe.

Neden Korkulur? Nazarın Yıkıcı Gücüne Dair İnançlar
Nazarın gücüne olan inanç, Anadolu'da o kadar yaygındır ki, bu duruma maruz kalındığında çok ciddi olumsuzlukların yaşanacağına inanılır. Halk arasındaki "Deveyi kazana, insanı mezara" sözü, nazarın öldürücü olabilecek kadar kuvvetli olduğunu çarpıcı bir şekilde ifade eder. Nazarın yol açabileceğine inanılan olumsuzluklar şunlardır:
• Sağlık Sorunları: Ani ve açıklanamayan hastalıklar, inme, çarpılma, hatta ölüm.
• Mal ve Mülk Kaybı: Verimli bağ ve bahçelerin aniden verimsizleşmesi, hayvanların hastalanması veya telef olması, yeni alınan araçların arızalanması.
• Kişisel Başarısızlıklar: İş hayatında aksilikler, şöhretin kaybedilmesi, evliliklerde veya ilişkilerde sorunlar.
Bu durum, nazara uğradığı düşünülen şeyin genellikle imrenilen, güzel, yeni veya başarılı olmasıyla ilişkilendirilir. Yeni doğan bebekler, yakışıklı-güzel insanlar, yeni evlenenler, yeni bir eve veya arabaya sahip olanlar özellikle nazara açık kabul edilir. Bu, aslında çekim ve istem oluşturan her türlü güzel oluşumun kıskançlığa maruz kalabileceği düşüncesinden kaynaklanır. Mavi gözlü, yani yöresel deyişle "gök gözlü" insanların bakışlarının daha çok nazar değdirdiğine inanılır. Bu durum, gözün zaten başlı başına güçlü ve gizemli bir şeye benzetilmesinden kaynaklanır.

Anadolu'da Nazar İnancı ve Korunma Yolları
Anadolu coğrafyasında köklü bir geçmişe sahip olan nazar inancı, günümüzde de varlığını sürdürüyor. Kişinin kıskançlık veya hayranlıkla bir varlığa kötü niyetle bakmasıyla (gözle nazar) ya da beğenisini veya imrenmesini sözle ifade etmesiyle (sözle nazar) ortaya çıktığına inanılan bu durumdan korunmak için çeşitli uygulamalar yapılıyor. Türklerin Orta Asya'dan getirdiği gelenek ve inançlarla harmanlanan bu pratikler, nazardan korunma ve nazardan arınma olmak üzere iki ana başlıkta inceleniyor. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler ve sahip olunan eşyalar dahil olmak üzere tüm canlı ve cansız varlıkların nazardan korunması amacıyla uygulanan bu ritüeller, eski inançların yeni dini kabullerle uyum içinde devam ettiğini gösteriyor.

Nazar Muskası
Anadolu'da nazar inancına karşı yüzyıllardır kullanılan nazar muskaları, günümüzde de önemini koruyor. Çocukların omuzlarına, hayvanların boynuna, kadın ve erkeklerin kol veya boyunlarına, hatta arabaların iç aynalarına asılan bu muskalar, kötü gözden korunma amacıyla kullanılıyor. İçine dualar yazılan muskalar, deri, gümüş veya altın gibi madenlerden yapılan özel kaplara konuluyor. Ayrıca göz boncuğu, kurt dişi, yılan kemiği, iğde dalı ve hurma çekirdeği gibi unsurlar da muskalara eklenerek bebeklerin görünen yerlerine, büyüklerin ise gizli kısımlarına iliştiriliyor. Bu özel muskalar, genellikle din hocaları veya yörede bilinen yaşlı kişiler tarafından yazılıyor.

Maşallah
Anadolu'da nazar inancına karşı sıkça kullanılan bir ifade olan "Maşallah", Arapça kökenli olup "Allah dileyince her şey olur" anlamına gelir. Bu kelime, sadece sözlü olarak değil, aynı zamanda değerli veya yarı değerli malzemelerden yapılmış objeler üzerinde de kullanılıyor. Özellikle bebeklerin omzuna, yetişkinlerin ise boyun veya bileklerine takılan "Maşallah" yazılı objelerle, kötü niyetli bakışların ve düşüncelerin olumsuz etkilerinin bozulacağına inanılıyor.

Nazar Boncuğu
Anadolu'da nazar inancına karşı yüzyıllardır kullanılan nazar boncuğu ve benzeri objeler, kötü gözden korunma amacıyla yaygın olarak tercih ediliyor. Farklı kültürlerde uygulama çeşitliliği gösterse de, mavi boncuk, yedi delikli boncuk, kendiliğinden delinmiş taş, sarımsak, kartal pençesi, hurma çekirdeği, yumurta kabuğu, kurban gözü, geyik boynuzu, çörek otu, kuru karanfil ve üzerlik gibi nesneler bu genel kategoriye giriyor.

El Şekli Nazarlıklar: Bereket ve Korunmanın Sembolü
Anadolu'nun dört bir yanında rastlanan el figürlü nazarlıklar, hem bereketi temsil ediyor hem de kötü bakışları uzaklaştırma ve etkisiz hale getirme amacıyla kullanılıyor. Halk arasında "elemtere fiş, kem gözlere şiş" veya "beş parmağım gözüne" gibi ifadelerle de pekiştirilen bu inanış, elin kötü düşüncelere sahip gözlerle nazara uğrayacak kişi arasına bir engel oluşturduğuna dayanıyor. Genellikle maden, cam, seramik veya keçeden üretilen ve Fatmana (Fadime Ana) Eli olarak da bilinen bu nazarlıklar, bitişik beş parmak şeklinde tasvir ediliyor ve Anadolu'nun birçok bölgesinde nazara karşı koruyucu bir obje olarak yaygın bir şekilde kullanılıyor.

Nal
Anadolu'da nal, yüzyıllardır nazar değmesini önlemek, uğur ve bereket getirmek amacıyla kullanılan köklü bir nazarlık geleneğidir. Genellikle evlerin dış duvarlarına asılan bu nallarda, özellikle atların ayaklarından çıkarılan eski nallar tercih edilir. Nalın şeklinin, kaşlarla birlikte bir göze benzetilmesi nedeniyle, kem gözlerin bakışını üzerine çekerek nazarı engellediğine inanılır. Binaların dış kısımlarına asılmasının yanı sıra, katır, eşek veya at nalları, birkaç boncukla birlikte hayvanların boyunlarına da takılarak hayvanları nazardan koruma amacı güder.

Kaplumbağa Kabuğu
Anadolu'da kaplumbağa kabukları, bağ ve bahçelerdeki ürünlerin bereketli olması ve nazar değmemesi için asılan geleneksel objeler arasında yer alıyor. Kabuğun göze benzeyen şekli, bu kullanımda etkili olmuş olabileceği düşünülüyor. Ankara'nın Kahramankazan yöresinde ise kadınlar, küçük kaplumbağa kabuklarını ipliklerle işleyip boncuklarla süsleyerek, uzun ömürlü evlilik ve çocuk sahibi olma dileğiyle evlere asıyor. Sivas, Amasya, Tokat, Yozgat ve Erzurum gibi coğrafi bölgelerde ise kaplumbağa kabuğu, daha çok bir tılsım olarak görülse de, bazı küçük bölgelerde nazarlık olarak da kullanılıyor.

Hayvan Kafatasları
Anadolu'da hayvan kafatasları, Özellikle tarımsal mahsulleri ve evleri kötü bakışlardan korumak amacıyla, görünen yerlere asılan bu kafataslarının, kem gözlerin dikkatini üzerlerinde toplayarak nazarı etkisiz hale getirdiğine inanılıyor. Bu gelenek, İslamiyet öncesi Türk topluluklarından günümüze kadar ulaşarak Anadolu'nun çeşitli yerlerinde varlığını sürdürüyor.

Delikli Taş
Delikli taşlar, nazardan korunma ve uğur getirme amacıyla kullanılan kadim bir inancın parçasıdır. Ortası delik bir taşın boyuna asılmasıyla o kişiye nazar değmeyeceğine, eve asıldığında ise hem yaşayanları hem de evi koruyacağına inanılır. Bazı yörelerde, özellikle yeni evlerin önüne delikli taş asılır veya konulur. Doğada delikli taş bulan kişiye şans ve uğur getireceğine inanılırken, bu taşlar elbiselere, bağ ve bahçelere veya çok meyve veren ağaçlara asılarak dikkati asıl objeden çekerek nazardan koruduğuna inanılır.

Yumurta Kabuğu
Yumurta kabukları, bitkileri nazardan korumak için kullanılan eski bir inanışın parçasıdır. İçi boşaltılan yumurta kabukları, bahçe veya saksılardaki bitkilerin uygun bir yerine asılarak, kem gözlerin olumsuz etkilerinden korunma amacı taşır. Bu basit ancak köklü uygulama, nesillerdir bitkilerin sağlıklı büyümesi ve bereketli olması dileğiyle sürdürülmektedir.

Eski Ayakkabılar Nazara Karşı
Nazar inancına karşı Anadolu'nun köy evlerinde sıkça rastlanan bir gelenek, kapı üzerlerine eski ayakkabılar asılmasıdır. Bu basit ama köklü uygulama, evin ve içinde yaşayanların kötü bakışlardan korunacağına dair yaygın bir inanışa dayanır. Eski ve kullanılmış ayakkabıların nazarı üzerine çekerek olası olumsuz etkileri bertaraf ettiğine inanıldığı için tercih edilir.

Bitkisel Nazarlıklar
Anadolu'da nazar inancına karşı karaçalı, iğde dalı, hurma çekirdeği ve karanfil gibi bitki ve tohumlar nazarlık olarak kullanılıyor. Çıtlık ağacı, özellikle yeni doğan bebeklere takılan bir nazarlıktır; böceklerin bile ona gelmemesi nedeniyle nazarın da takan kişiye uğramayacağına inanılır.
Hurma çekirdeği ise İslam inancına göre kutsal kabul edilir ve Mekke'den getirilen hurmaların çekirdekleriyle yapılan nazarlıkların etkili olduğuna inanılır. Yeni evlenen çiftlerin gelin kıyafetlerine nazardan korunmak amacıyla hurma çekirdeği nazarlıklar tutturulur. Zeytin çekirdeği de bereket ve barışın sembolü olarak nazara karşı kullanılır. Ortası delinen zeytin çekirdekleri, renkli boncuk ve çengelli iğneyle çocukların omzuna takılır.

Gerçekten Nazar Diye Bir Şey Var mı? Bilimsel ve Kültürel Yaklaşımlar
Bilimsel açıdan bakıldığında, nazarın doğrudan bir bilimsel temeli veya kanıtlanmış bir mekanizması bulunmamaktadır. Modern tıp veya fizik, gözden yayılan ve nesneler üzerinde fiziksel etki yaratan bir enerji türünü tanımlamaz. Bilim, bu tür inançları genellikle psikolojik, sosyolojik veya kültürel olgular bağlamında inceler.
Ancak nazar, sadece bir hurafe olarak basite indirgenemez. Kültürel antropoloji ve halkbilimi açısından bakıldığında, nazar inancı, insan psikolojisinin ve toplumsal dinamiklerinin bir yansımasıdır:

Psikolojik Etki: Kişinin nazara inancı, başına gelen olumsuzlukları bu inanca bağlamasına neden olabilir. Bu durum, plasebo etkisinin tersi olan nosıbo etkisi gibi psikolojik mekanizmalarla açıklanabilir. Bir kişi nazara uğradığına inandığında, kaygı ve stres seviyesi artabilir, bu da fiziksel belirtilere yol açabilir.
Toplumsal Düzen: Bazı araştırmacılar, nazar inancının küçük topluluklarda bir toplumsal kontrol mekanizması işlevi görebileceğini öne sürer. Aşırı gösterişten kaçınma, kıskançlığın ve hasedin dizginlenmesi gibi toplumsal normları pekiştirebilir.
Talihsizliklere Bir Açıklama: İnsanlar, nedenini anlamadıkları olumsuz olaylar karşısında bir açıklama arayışı içindedirler. Nazar inancı, ani hastalıklar, kazalar veya başarısızlıklar gibi talihsizliklere kolay ve kültürel olarak kabul görmüş bir açıklama sunar.

Nazar bilimsel olarak kanıtlanmamış olsa da; kültürel, psikolojik ve sosyolojik düzeyde gerçek etkileri olan, insanlığın ortak korkularını ve korunma arayışlarını yansıtan güçlü bir olgudur. Bu inanç, insanlığın bilinmeyene karşı duyduğu korkunun, kendini ve sevdiklerini koruma arzusunun evrensel bir ifadesidir. Bilimsel kanıtlar yetersiz olsa da, bu inancın kültürel ve psikolojik etkileri yadsınamaz.

Nazarı Kovalamanın Sanatsal Yolu Kilimler
Anadolu insanı, hayatın her alanına işlediği inançlarını, el sanatlarına da yansıtmıştır. Özellikle dokumacılık, kadınların sessiz dualarını, umutlarını ve korkularını ilmek ilmek işledikleri bir sanata dönüşmüştür. Binlerce yıldır aktarılan bu geleneğin en güzel örneklerinden biri de Osmaniye'nin Kadirli ilçesindeki Karatepe kilimleridir.
Karatepe kilimleri, kök boyalarının eşsiz renkleri, saf yün iplikleri ve her biri bir hikaye anlatan motifleriyle ünlüdür. Bazı Karatepe kilimlerinin kusursuz gibi duran desenlerinde, kasıtlı olarak bırakılan minik bir asimetri, eksik bir ilmek veya renk sapması bulunur. Peki neden böyle bir "hata" yapılır? İşte burada devreye yine nazar inancı girer.

Anadolu'da, "mükemmel olan nazarı çeker" düşüncesi yaygındır. Allah’a mahsus olan kusursuzluğa meydan okumamak, eseri kötü gözlerden ve kıskançlıktan korumak için, dokuyucu bilinçli olarak kilimine küçük bir "kusur" işler. Bu küçük farklılık, kilimi dokuyanın ruhsal bir sigortası, nazardan korunma duasıdır. Koçboynuzu, eli belinde gibi tekrar eden motiflerdeki bu küçük kaymalar veya renk değişimleri, aceleden değil, bilerek yapılan bir sanatsal tercihtir. Kilim, bu küçük "hata" sayesinde nazardan arındığına ve sahibine bereket getireceğine inanılır.

Halı ve kilimlere işlenen göz motifleri, bilerek bırakılan "kusurlar" gibi detaylar, bu kadim korkunun ve korunma arayışının sanatsal bir yansımasıdır. Her bir kilim, sadece ipliklerden oluşan bir dokuma değil, aynı zamanda yüzyılların bilgisini, inancını ve o topraklarda yaşayan insanların ruhunu taşıyan canlı bir kültürel belgedir. Nazar, bu belgelerin en görünmez ama en derinlemesine işlenmiş katmanlarından biridir ve varlığını modern çağda bile güçlü bir şekilde hissettirmeye devam etmektedir.

Muhabir: Rumeysa Nur KARAOSMANOĞLU