Son zamanlarda herkes dopaminden bahsediyor.
“Dopamin detoksu yaptım.”
“Bu video bende dopamin patlaması yaptı.”
“Beynim dopamin bağımlısı oldu.”
Peki gerçekten ne bu dopamin, bir hormon mu, mutluluk kaynağı mı, yoksa modern çağın gizli tuzağı mı?
Aslında dopamin, sandığımız gibi “mutluluk hormonu” değil. Bizi harekete geçiren, bir şey istememizi sağlayan ‘motivasyon nörotransmitteri’.
Yani dopamin mutluluğu değil, mutluluğun peşinden koşmayı sağlar.
Bir şey yapmak için heveslendiğimizde, yeni bir bildirim geldiğinde, biri bizi övdüğünde, hatta kahvemizi içerken bile devreye girer.
Kısacası dopamin “arzu et” der, “mutlu ol” demez.
Sorun şu ki, artık dopamin kaynaklarımız hiç olmadığı kadar fazla.
Telefon ekranından gelen bir beğeni sesi, hızlı tüketilen videolar, alışveriş siteleri, oyunlar, yeni mesajlar…Her biri bizde minik bir dopamin dalgası yaratıyor.
Ve asıl önemli nokta beyin bu dalgaya alıştıkça, sıradan şeylerden keyif almak zorlaşıyor.
Yani bir anlamda beynimizin haz eşiği yükseliyor.
Eskiden yürüyüşe çıkmak ya da bir dostla kahve içmek yeterince mutlu ederdi.
Şimdi ise bir şeyin bizi etkilemesi için “daha fazlası” gerekiyor.
Daha hızlı, daha parlak, daha dikkat çekici şeyler gerekiyor.
Bu yüzden birçok kişi “hiçbir şeyden zevk almıyorum” diyor.
Beynimizde gerçekte neler oluyor?
Aslında dopamin sistemimiz yorulmuş durumda.
Psikolojik olarak bu durum, sürekli arayış halini doğuruyor.
Bir şeyleri elde ediyoruz ama yetmiyor.
Bir hedefe ulaşıyoruz ama tatmin kısa sürüyor.
Çünkü dopamin bizi “elde etmeye” motive ediyor, “elde tutmaya” değil.
Böyle olunca huzur değil, sürekli bir koşu hali oluşuyor.
Yeni dizi, yeni kıyafet, yeni hedefler… ama içimizde hep bir eksiklik hissi.
Çözüm dopamini sıfırlamak mı?
Kesinlikle hayır. Dopamin olmadan yaşam enerjimiz de olmazdı. Asıl mesele, beynimize dengeyi yeniden öğretmek.
Peki beyin bu dengeyi nasıl öğrenecek?
Her uyarana koşmamak, basit keyifleri fark etmeyi yeniden hatırlamak. Bir gün boyunca telefonu sessize almak, yürüyüşe çıkmak, yemek yerken sadece yemeğe odaklanmak…
Bunlar küçük ama güçlü adımlar.
Çünkü dopaminin en sağlıklı hali, sade bir yaşamın içinde doğal olarak ortaya çıkar. Unutmayalım; dopamin mutluluğun kendisi değil, ona giden yoldur.
Ama biz o yolda biraz fazla hız yaptık. Belki şimdi biraz yavaşlama zamanı.