Gücün Aynasındaki Yüzler
Hayat, insana en çok gücü elindeyken oyun oynar. Bir koltuğa oturduğun anda, sesler değişir. Gülüşler daha nazik, kelimeler daha ölçülü olur. Oysa sen hâlâ aynı sensin; değişen sadece etrafındakilerin menfaat terazisidir. Ve zamanla anlarsın: İnsan, en çok alkışlandığı anda değil, en sessiz kaldığı anda kimin gerçek olduğunu öğrenir.
Yalakalığın Işıltılı Maskesi
Bazı insanlar sizi değil, sizin gölgenizi sever. O gölgeyi yaratan şey sizin karakteriniz değil, oturduğunuz koltuktur. Güneş biraz farklı açıdan vurduğunda, o gölge de kaybolur. Ve siz bir sabah fark edersiniz ki, aslında çevrenizde dost değil, menfaatin kalabalığı varmış.
Yalakalık, gösterişli bir yalandır. Sizi parlatır ama samimiyetinizi gölgede bırakır. Gerçek dost, sizi her söylediğinizde alkışlayan değil; yanlış yaptığınızda size yanlışınızı söyleyen, sizi uyarandır.
Güç Gidince Gelen Sessizlik
Koltuktan indiğiniz gün, hayat size sessizliği öğretir. Telefonlar eskisi kadar çalmaz, kapılar eskisi kadar çalınmaz. Ama o sessizlik aslında bir kayıp değil, bir kazançtır. Çünkü o sessizlik, etrafınızdaki gürültünün ne kadar sahte olduğunu gösterir. O an, “yalnız kaldım” diye üzülmeyin. Çünkü o yalnızlık, sizi gerçekten sevenlerle aranıza çizilmiş bir temizlik çizgisidir.
Gerçek Dostluk Gösterişsizdir
Gerçek dostun fotoğrafı yoktur. O, sizinle kameralar karşısında değil; ışıklar söndüğünde yanınızdadır. Bir teşekkür beklemez, bir menfaat ummaz. Düşerken sessizce elinizi tutar, “hadi kalk” der. İşte o cümle, bin alkıştan daha değerlidir.
Koltuğun Değil, Kalbin Hatırlasın
Bir gün herkes koltuğundan inecek. Makamlar bitecek, unvanlar silinecek, alkışlar dinecek. Geriye yalnızca karakterin ve o karaktere inanan birkaç insan kalacak. O yüzden ben artık koltukta otururken değil, koltuktan indiğimde yanımda kalanlarla dost olmayı seçiyorum. Çünkü sadakat, en çok sessizlikte duyulur.
Gerçek dostlarınızı görmeniz ve fark etmeniz dileğiyle...