Sosyal medyaya düşen görüntüler hepimizin yüreğini dağladı. Osmaniye Belediyesi Hayvan Barınağı’ndaki canların son görüntüleri kentte hayvanlara bakışını bir kez daha tartışmaya açtı. Ne yazık ki bu ilk değil. Daha önce de benzer haberlerle gündeme gelen barınak, yine tepkilerin merkezine kendini yerleştirmeyi başardı.
Burada sadece bir belediye ya da bir başkan sorumluluğundan bahsetmiyoruz. Bu, toplumsal bir meseledir. Çünkü bir barınakta hayvanlar ölüyorsa, bizler de görmezden geliyorsak, bu acıya hepimiz ortağız demektir. Belediye başkanı İbrahim Çenet “gereken yapılacak” dese de, yıllardır tekrar eden manzaralar güveni zedeliyor.
Hayvan barınakları, adından da anlaşılacağı üzere, hayvanların korunması için vardır. Ancak ülkemizde birçok barınak, tam tersine ölüm sessizliğinin hüküm sürdüğü yerler haline geliyor. Açlık, susuzluk, ilgisizlik… Oysa ki bir toplumu ileriye taşıyan şeylerden biri de en zayıfına nasıl davrandığıdır. Biz çocuklarımıza merhameti nasıl öğretebiliriz ki, hayvanlara bu şekilde yaklaşırken?
Elbette barınaklarda yalnızca ihmaller yok. Gerçekten hayvan sevgisiyle çalışan, çoğu zaman zor koşullara rağmen fedakârlık gösteren insanlar da var. Onlar, kimi zaman kendi maaşlarını aşındırarak mama alıyor, kimi zaman gece yarısı yaralı bir hayvanın başında sabahlıyor. Ancak bu özverili çabalar, sistematik sorunların gölgesinde kayboluyor. Yani mesele, tek tek çalışanların vicdanıyla değil; barınakların kurumsal olarak nasıl yönetildiğiyle ilgilidir.
Türkiye’nin farklı şehrinde benzer haberleri duyuyoruz. Her defasında aynı açıklamalar yapılıyor, fakat sorun kökten çözülemiyor. Barınaklar, yalnızca “zorunlu bir görev” gibi görülüyor. Oysa profesyonel ekipler, düzenli denetimler, gönüllülerin katılımı olmadan bu kısır döngü bitmez.
Bugün Osmaniye konuşuluyor, yarın başka bir şehir. Ama mesele değişmiyor. Asıl değişmesi gereken şey, bizim hayvana bakışımız.
Bir kentte hayvan barınağına girişler yasaklanıyorsa zaten doğal olarak insanların kafasında olumsuz şekillenmeler oluyor.
Bir köpeğin ölümü, sadece bir hayvanın ölümü değildir; bu, insanlığımızın eksildiğinin göstergesidir. Eğer hayvanların yaşam hakkına saygı gösterilmeyecekse, vicdanımızdan söz etmenin de bir anlamı kalmaz.